Zihnimiz neye odaklanırsa onu büyütür. Bir an durup düşün; balkonundaki saksılardan hangisine su verir, gübre eklersen, o bitki daha gür ve güçlü büyür.
Dikkatini sürekli olumsuzluklara verirsen, aynı şekilde onları da beslemiş olursun. Hayatın doğal akışında keyifli anlar da olur, can sıkıcı olaylar da.
Ancak bazen olumsuz bir durumla karşılaştığımızda, olayı abartarak kendi zihnimizde defalarca canlandırır ve yükünü ağırlaştırırız.
“Bu hep benim başıma gelir”, “Ben şanssızım”, “Hep beni bulur” gibi cümleler kurduğumuzda aslında yaşadığımız olumsuzluğu katlayarak büyütürüz.
Oysa ki, bir olayın sadece gerçekleştiğini kabul etmek, onu kişisel bir saldırı gibi algılamamak zihinsel yükümüzü hafifletir.
Bir banka kuyruğunda uzun süre beklemek, trafikte sıkışmak ya da sınavda düşük not almak… Bunlar yaşamın sıradan parçalarıdır.
Onları kişisel olarak algıladığımızda ise duygusal enerjimizi hızla tüketiriz.
Hayat kısa, evet; ama düşündüğümüzden çok daha hafif yaşanabilir.
Bazen başımıza gelen şeyleri “Geçici bir durum, herkesin başına gelebilir” diyerek karşılamak, zihnimizdeki fırtınayı dindirebilir.
Her duygunun, her olayın gelip geçici olduğunu fark etmek; yüklerimizi omuzlarımızdan indirmek gibidir.
Olayları büyütmeyi bıraktığımızda, hayatın daha akışkan, daha hafif ve yaşanabilir olduğunu göreceğiz.
Hayatı fazla ciddiye almamak, psikolojik dayanıklılık ve stres yönetimi açısından büyük önem taşır.
Zihnimiz neye odaklanırsa onu büyütür; bu nedenle sürekli olumsuz düşüncelere odaklanmak, zihinsel yükümüzü artırır.
Olumlu düşünce geliştirme, duygusal dengeyi koruma ve mindfulness (bilinçli farkındalık) teknikleri, yaşam kalitemizi yükseltebilir.
Günlük yaşamda karşılaştığımız olayları kişiselleştirmemek, stresi azaltmanın en etkili yollarından biridir.
Trafikte beklemek, iş yerinde eleştirilmek ya da sınavdan düşük not almak gibi durumlar, hayatın doğal akışının bir parçasıdır.
Bu olayları “Benim şanssızlığım” şeklinde yorumlamak yerine “Herkesin başına gelebilir” yaklaşımıyla değerlendirmek, zihinsel sağlığımızı korur.
Psikolojik iyi oluş, sadece olayları yönetme becerisi değil, aynı zamanda bakış açımızı değiştirme kapasitesiyle ilgilidir.
Kişisel gelişim, stresle başa çıkma ve duygusal dayanıklılık gibi konulara odaklanmak; hem ruhsal sağlığımızı hem de sosyal ilişkilerimizi güçlendirir.
Hayatta her şeyin gelip geçici olduğunu bilmek, bize hem huzur hem de özgürlük verir.